Ilasik Tecrübesi

Ilasik wavefront yöntemi ile yapılan miyop düzeltme ameliyatımla ilgili tecrübemdir. Bu yazıyı, ameliyat öncesinde tatmin edici, detaylı, güvenilir bir kayıt bulamadığım için, bundan sonra ameliyat olmayı düşünenlere faydalı olabilmek adına yazıyorum. Doktor veya hastane adı vermeyecek, ima dahi etmeyeceğim ki yazdıklarım objektif olarak değerlendirilebilsin. 

Uzun süren araştırmalar ve vesveseyle mücadele süreci sonrasında 2017 Aralık ayında, 37 yaşımda iken ameliyat olmaya karar verdim. Gözlerimin her ikisi de -4,25 idi. İlk detaylı muayenemde retina incelmeleri ve yırtıkları tespit edildiği için önce argon lazer ameliyatı yapıldı. Bu ameliyat ilasik ameliyatına göre daha basit bir işlem gibi görülse de aslında ameliyat sırasındaki ağrı ve zorlanma çok daha fazla. Doktorun karşısına oturuyorsunuz ve göz bebekleriniz damla ile büyütülmüş halde iken, retinanızdaki incelmiş veya yırtılmış bölgelerin etrafına nokta lazer atışları yapılarak yırtıkların genişlemesini engellemek için çemberler oluşturuluyor. Her bir gözüme 1200 dolayında lazer atışı yapıldı. Her bir atış ufak miktarda acı veriyor ancak atış sayısı arttıkça bir kendinizi sıkma hali, her yanınızdan ter akması durumu yaşıyorsunuz. Doktor bu işlem sırasında dayanamayıp bayılan çok hasta gördüğünü söyledi. Ancak retinanızda sorun varsa bu işlem yapılmadan ilasik yaptıramıyorsunuz. Ilasik bir yana retina dekolmanı denilen bir durum var ki bu yırtıklardan sıvı geçmeye başladığında ani ve kalıcı görme kaybı yaşanması ihtimali doğuyor. O duruma geldiğinizde yapılması gereken ameliyat göz için yapılabilecek ameliyatların en ağırıymış. Bu kadar korkutulduktan sonra normal olarak insan gözünü riske edemeyeceği için ameliyatı oluyor. Bu ameliyat 800 TL'ye mal oldu. (Yıl 2017) Ameliyatı 18.30-19.00 civarı olduğum için sonrasında doğrudan uyuyup ertesi güne uyandım çünkü hafif ağrı ve fazlaca ışık hassasiyeti oluyor. En iyisi uyumak. Ertesi gün hafif sızlamalar dışında bir sorun yoktu.

Argon lazeri yapan doktor, ameliyattan 15 gün sonra ilasik ameliyatını yaptırabileceğimi söylemişti. Ilasik yapacak olan doktor ise 1 hafta beklemenin yeterli olacağını söyledi. Ben de bu çelişkiden hareketle daha önceden doktorum olan, başka bir şehirde ikamet ettiği için artık gidemediğim bir aile dostumuza telefonla danışarak en az 3 hafta beklemek gerektiği bilgisini aldım. Onu da yeterli bulmayarak 40 gün bekledim. Bu süreçte sızlamalarımın geçmesi için gerçekten 3 hafta geçmesi gerektiğini anlamış oldum. 3 haftadan sonra argon lazer kaynaklı hafif sızlamalar tamamen kayboldu. 

Ilasik ameliyatına gelirsek; ameliyat aşaması çok kolay, ağrısız, sancısız. Her ne kadar hastane odasına alınıyor, kıyafetlerinizi çıkartıp ameliyat önlüğü ve bone giyiyor olsanız da ameliyathaneye girince iş o kadar uzun boylu ve zor değil. Uyuşturucu damlalar damlatılıyor. Böylece göze temas sırasında bir şey hissetmiyorsunuz. Önce ilk makineye yatıyorsunuz ve bu makine vakumlu bir tutucuyla gözünüzü tutup en dış tabakayı lazerle keserek bir kapak açıyor. İşin püf noktası makinenin gösterdiği ışığa sabit bakabilmek. Vakumlu tutucu gözü ne kadar doğru yakalarsa ve ne kadar sabit bakabilirseniz kapak açma işlemi o kadar başarılı oluyor. İyi bir kenetlenme olmazsa makine gözü bırakıp tekrar deniyor. Teknoloji gerçekten yüksek. Lazer 330 derecelik bir yay çiziyor ve kapağın gözden tamamen ayrılmaması için tabiri yerindeyse 30 derecelik bir menteşe kısmı bırakıyor. 

Sonra asistan doktor ve hemşire elinizden tutup sizi ikinci makineye götürüyor. Buraya yattığınızda önce göz kapaklarınızı ayıran bir alet takılıyor. Bunun acıtan bir alet olduğuna dair yazılar gördüm ancak öyle bir durum yaşamadım. Herhangi bir zorlama veya acıma olmadı. Sonra bir gözünüze naylon bir örtü örtüyorlar. Yapıştırıyorlar da diyebiliriz. Örtüye, sadece gözünüzün müdahele edilecek kısmını açıkta bırakacak şekilde bir delik açılıyor. 

Burada önemli bir not; okuma, yazma ve bilgisayar kullanımım yoğun olduğu için yakın gözlüğüne geçişi geciktirmek adına gözlerimi sıfırlamamak, -0,25 numara bırakmak üzere doktorla ameliyat öncesinde anlaştık. Daha doğrusu o bana önerdi, ben de kabul ettim. Muayenelerde bu konu üzerinde durduğum ve sorular sorduğum için yakın gözlüğüne çabuk geçmekten çekindiğimi anlamış olsa gerek ki böyle bir yol izlediğini tahmin ediyorum. Sizin de böyle bir şüpheniz varsa mutlaka dile getirin. Yakın gözlüğü tamamen kaçmanın mümkün olmayacağı bir durum olarak kabul ediliyor ama küçük de olsa bunu geciktirme ihtimali varsa değerlendirmek lazım. 

Sonrasında doktor ilk gözümün kapağını kaldırdı ve yanlış hatırlamıyorsam lazerin 18 saniye sürecek şekilde merceği yakmaya başlayacağını söyledi. Bu sırada size gösterilen kırmızı noktaya bakmanız gerekiyor. Tabii bir süre sonra binlerce lazer ışını gözünüze gelmeye başlayınca o noktayı göremez hale geliyorsunuz ancak gözünüze kilitlenip göz hareketlerinizi takip eden 6 farklı lazer daha var. Dolayısıyla gözünüz farklı bir yöne kaysa da makine saniyenin bilmem kaç yüzde biri hassasiyetle gözünüzü takip edip düzeltmeyi yapıyor. Bunu ameliyattan sonra öğrendim. Ameliyatta boşa tedirginlik yaşadığımı düşündüm ama bu önceden söylenmediyse onun da bir sebebi vardır diye de düşündüm. Zira doktor ameliyat sırasında defalarca "hastanın uyumu çok önemli, siz de gördüğüm en uyumlu hastalardan biriydiniz" dedi.

Bütün bu işlemler sırasında hiçbir acı hissedilmiyor. Ameliyat sonrasında da gözler bandajlanmıyor. Ameliyathaneden çıkar çıkmaz kapıda bekleyen ailemi gözlerimle gördüm. Koruyucu lens takıldığı için hafif bulanıklık vardı elbette. 

Asıl söyleyeceklerim bundan sonrasıyla ilgili; çoğu yerde hemen normal hayatınıza dönüyorsunuz, 1 gün sonra işe gidebilirsiniz gibi fazla rahatlatıcı ifadeler geçiyor. Belli ki bunlar pazarlamanın bir parçası. Evet iş veya sosyal hayatınız bir sekteye uğramıyor ama o kadar da basit olmadığını söyleyeyim. Ameliyat sonrası süreç ameliyattan daha zor. Ben gün be gün azalan ve 4. güne kadar devam eden batmalar yaşadım. Süresi geçmiş bir lensi sabahtan taktığınızda akşam saatlerinde yaşadığınız batmalara eş değer batmalardı bunlar. Oldukça rahatsız edici ama ameliyat sonrası olduğu için psikolojik olarak tahammül edilebilir düzeyde geliyor. 

İlk 3 gün ışık ciddi anlamda rahatsızlık veriyor. İlk gün hastaneden verilen gözlüğü takıyorsunuz. Sonrasında da dışarı çıkarken güneş gözlüğü şart. İki tanesi 4 saatte bir, biri yarım saatte bir olmak üzere damla kullanıyorsunuz. Geceleri yatarken de göz pomadı kullanıyorsunuz. Yarım saatte bir kullandığınız göz yaşı damlasını bir hafta sonra bir saatte bir, sonraki haftalarda da iki üç saatte bir şeklinde 3 ay kullanmaya devam ediyorsunuz. Diğer damlaların biri bir hafta, diğeri de haftadan haftaya azaltılarak bir ay kullanılıyor. Yani bir süre cebinizde damlalarınızla gezecek ve bir saatin ne kadar çabuk geçen bir süre olduğunu anlayacaksınız.

Bu süreçte göz kuruluğu ile mücadeleniz sürüyor. Bu görüşü de etkiliyor. Ameliyattan bir kaç gün sonra farkettim ki bir gözüm diğerine göre daha zayıf görüyordu. Doktor bunun kuruluktan olduğunu söyledi. Ölçümlerde de sağ gözüm ayarladığımız gibi -0,25 iken sol gözüm -0,50 çıktı ve uzun bir süre bu farkın kalıcı olduğunu düşündüm. İlk günlerde bu durum ciddi bir sorun gibi geldi. Göz numaraları birbirinden farklı olanlar sanırım bunu daha iyi anlayacaktır. Hafif bir çift görme durumuna benziyor. Ancak zamanla beyin buna uyum sağlıyor ve o his kayboluyor. Ameliyattan sonra zamanla, göz kuruluğunun azalmasıyla görüş iyileşti ve uzak görüşüm kusursuz hâle geldi

Işık rahatsızlığı da zamanla azalıyor, ilk günlerde görülen ışıklar etrafında görülen hüzmeler ufalıyor, sorun olmaktan çıkıyor ama tam anlamıyla kaybolmuyor.

Şunu da söylemeden geçmeyeyim ki bu ameliyat sonrası etkiler kişiden kişiye değişiyor. Bana ameliyatı şiddetle tavsiye eden arkadaşım göz kuruluğu ve ağrı gibi sorunların çoğunu neredeyse hiç yaşamamıştı. Dolayısıyla ameliyat öncesinde gözlerinizin hassasiyet durumu ne kadar fazlaysa ameliyat sonrasında yaşayacağınız etkilerin de o kadar fazla olacağını var sayabilirsiniz. Aksi de geçerlidir; hassas olmayanlar süreçten pek etkilenmeyebilir. 

İşin maddi boyutundan bahsetmek gerekirse; üzülerek söyleyeyim ki sağlığın her alanı ticarileşti. Hastanenin pazarlama stratejisi size hasta değil müşteri olduğunuzu fazlasıyla hissettiriyor. Ameliyat için acele etmediğimden defalarca arandım, randevu verilmek istendi. Bu hoş bir durum değil. Doktor her ne kadar işin ehli ve hakkında hiçbir olumsuz görüşe rastlayamadığım bir doktor olsa da hastanelerin politikaları doktorları da bozuyor. Örneğin birinci hafta ve birinci ay kontrol muayenelerinin ücretsiz, üçüncü ay mueyanesinin ise ücretli olduğunu duyduğumda üçüncü ay muayenesine gitmeme kararı aldım. Sadece protesto amaçlı. Bu çok ayıp. Diğer yandan 4500 TL ödediğim ameliyat için benden iki ay önce 5500 TL ödeyen, benden bir ay sonra 3500 TL fiyat alan, aynı günlerde de 4000 TL ödeyerek ameliyat olan tanıdıklarım oldu. Bir günde on civarı ameliyat olduğu için sizden önce ve sonra ameliyat olanlarla da iletişiminiz olabiliyor ve farklı fiyatların uygulandığını görüyorsunuz. Bu da şu anlama gelir; yoldan geçeni tutup ameliyat etmek istiyorlar ve kime ne kabul ettirebilirlerse o fiyat uygulanıyor. Kısacası pazarlık edin, çekimser kalın, bırakın peşinizden koşsunlar. Kontrol muayenesi için ödeme yapmayı da reddedin. Ameliyat oluyorsunuz. Üç ay da geçse, beş ay da geçse bu ameliyatla ilgili bir kontrol muayenesinin ücreti olmamalıdır. Eğer bu keyfi bir muayene ise o zaman yapılması şart koşulmamalıdır.

%120 - % 150 görüyorsun söylemi inandırıcı değil! Ameliyat sonrasında %120 veya %150 görüşe ulaşıldığı gibi bilgiler veriliyor. Kanımca bu mantıksız ve tutarsız bir bilgi. Neye göre %120? %100 görüşe nasıl karar verilmiş? Göz kusuru olmayan insan %100 görüyor diye kabul edersek ben bir gözüm -0,25 diğeri -0,50 iken %150 görüşe nasıl ulaşıyorum? Ortalama insan görüşü %100 kabul ediliyorsa, göz kusuru olmayanlar %175 veya %200 mü görüyor? %120 ve %150 görüş ölçüsü olarak okutulan harfleri ameliyat öncesinde de gözlükle ve lensle okuyabiliyordum. Bir mühendis olarak, ölçü birimleri ve ölçüm metodları üzerine eğitim almış bir insan olarak bu ölçülerin de bir pazarlama öğesi olduğu ve subjektif şekilde üretildiği kanısındayım. Aksini iddia eden olursa dayanağını öğrenmek isterim. 


Ameliyat saatiniz akşam veya ameliyat gününüz haftasonu ise reçetenizi önceden yazdırıp ilaçlarınızı alın. Çünkü yazılan damlaların bazıları ve özellikle gece pomadı eczanelerde her an hazır bulunan cinsten değil. Ameliyat sonrasında bunları bulamazsanız ciddi anlamda sıkıntı yaşayabilirsiniz. Damlalar enfeksiyon önleyici ve iyileştirici (biri kortizonlu) özellikte. Gece pomadı ise yaşayacağınız ağır göz kuruluğuna karşı. Dolayısıyla bunlar çok önemli. Ben gece pomadını bulamadım. Neyse ki 3 ay önce ameliyat olmuş arkadaşımda yeni bir tane varmış, ondan ödünç aldım.

Diğer bir önemli sorun olarak erken yaşta bu ameliyatı yaptıranlar olduğunu görüyorum. Benim göz numaramın sabitlenmesi 30 yaşından sonra oldu, ameliyatı ise 37 yaşında yaptırdım. 20'li yaşlarda ameliyat olanları görünce yanlış yaptıklarını düşünüyorum. Yukarıda bahsettiğim sağlık sektörünün ticarileşmiş olması durumu, numarası sabitlenmemiş hastalara da ameliyatı yapabilecek doktor ve hastanelerin olması ihtimalini karşımıza çıkarıyor. Bu konuda sektöre güvenilemeyeceğini düşünüyorum. Eğer böyle bir doktor ve hastane ile karşılaşırsanız ve size hiçbir sorun yaşamayacağınızı söyleyerek ameliyatı yaparlarsa ileride tekrar gözlük takmak zorunda kalabilirsiniz ve bunun hesabını soracak muhatap da bulamazsınız. Doktorumun başka bazı hastaları değişik gerekçelerle ameliyat etmediğini öğrendiğim için bu anlamda kendisine güvendim. 

Sonuç olarak; şu an gözlük ve lens olmaksızın iyi bir görüşün keyfini yaşıyorum. Sokağa rahatça çıkabilmek, hareketlerinizin kısıtlanmaması, yataktan kalkar kalkmaz gözlük aramamak 25 senelik gözlük kullanıcılığından sonra oldukça rahat geliyor. Yaşadıklarımdan sonra cevaplanan soruları aktarmış oldum, elbette cevaplanmayan ve güvenilir şekilde cevaplanması mümkün olmayan sorular da var. Gözlük sizin için çok can sıkıcı olmaya başladıysa ameliyatı tavsiye ederim. Ancak halen hiç birimizin bilmediği şey şu; bu ameliyatı olmuş olmak ileride bize bugün öngörülemeyen sorunlar yaşatacak mı? Bu konuda karar sizin. Ben bununla ilgili olası bir katarakt durumunda ne yaşanacağını sordum. Doktorum önceleri lazerle göz kusuru düzeltilmiş hastalarda katarakta çözüm olarak yerleştirilen lensin numarasını hesaplama aşamasında sorun yaşandığını, ancak artık geliştirilen yeni hesaplama formülleriyle bu sorunun ortadan kalktığını, bir çok lazer yaptırmış hastada sorunsuz katarakt ameliyatları da yaptığını anlattı. İkinci sorum ise tekrar göz bozulması ihtimali idi. Miyopun bu yaşlardan sonra tekrarlamayacağı, hipermetropun ise genetik yapınıza göre 40'lı veya 50'li yaşlardan sonra başlayacağı, dolayısıyla yakın gözlüğünden kaçışın olmadığı söylendi. 
 
Bu yazı ameliyattan 3-4 ay sonra yazılmış, 8 ay sonra ve son olarak 4 yıl sonra 05.11.2021 tarihinde güncellenmiştir. Son durumdan gayet memnunum. Herkes için hayırlısını, sağlıklısını dilerim. 


 




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder