10 Kasım 2018 Cumartesi

ANDROİT MİSİN OĞLUM SEN?




AndroİT misin oğlum sen?

Bugün her doktor sağlık sistemi ile hastası arasında, her öğretmen eğitim sistemi ile öğrencisi arasında, her avukat adalet sistemi ile müvekkili arasında, her özel sektör çalışanı kurumsal sistem ile müşterisi arasında, her memur devlet sistemi ile vatandaşı arasında en yetkin bir karar merciidir ve insandan yana verilen her karar hepimizi mutlu ederken sistemden yana verilen her karar hepimizden alır, götürür o sistemi kuranların cebine bırakır. Her birimizin her gün defalarca önümüze gelen seçim; en hafif tabiriyle sisteme alet olmak, biraz daha ağır tabiriyle sistemin bir parçası, en ağır tabiriyle sistemin adamı olmak veya insan olmak arasındadır.

Yapay zeka yani robotlar insanlaşacak mı diye tartışırken farkında olamadığımız insanların daha önce robotlaşacağıdır. Robotlaşmışlardır bile. Gerek yoktur artık robotların zahmet etmesine. Biz onlarla onlarda buluşuruz. “Sistemimiz böyle” der işin içinden çıkar artık insan. Ona yazmışlardır çünkü ne diyeceğini. Hatta ne duyarsa duysun ne anlayacağını da yazmışlardır yatay zekasına. Hiçbir iniş çıkış göremezsiniz o zekada. Çıldırsanız tepki veremez, çok zorlarsanız error verir. Bayılsanız ayıltamaz, su yerine şarj verir. Sisteme başvurur, sistemde cevabı olmayan sorulara cevap veremez. Mümkünü yok size hak veremez. Hak veren yazılımı yoktur, doğuştan mevcut kodlarını da nereye koduğunu bilemez, arasa bulamaz. İnsanlığını sistemin vestiyerine asmış öyle girmiştir iş yerine. İnsaniyet dedektöründe öten adaleti sistemin muhafızlarına bırakmıştır çıkışta geri almak üzere. İçerde insanın hükmü yoktur. Kendi de yoktur. Müşteri vardır ve sistem vardır. Ve hep sistem kazanır. Hep sistemin kazandığı bir masada işini yapana ise doktor, öğretmen, avukat, memur tüccar, müşteri temsilcisi denmez, krupiye denir. Hiçbir meslek icrasına ve icracısına bakılmaksızın, meslekliğiyle kutsal değildir elbette ama hiçbir mesleğin çöküşü de bu kadar derine olmamalıdır. Sistem kazandığında sadece müşteri değil aradaki adam da kaybetmektedir kurtardığı gün dışında herşeyini. Hastasını kaybetmektedir. Öğrencisini, müvekkilini, vatandaşını, tedarikçisini, müşterisini kaybetmektedir. Yem etmektedir sisteme.

Dur senin için biraz yorulayım, elimden geleni ardıma koymayayım, en azından bir dakika düşüneyim demediğinde gün çalmaktadır ondan, aylarını soldurmakta, güneşini batırmakta, yıllarını heba etmektedir. Oysa bizim insanımız pratik zekalıdır en klişesinden ve sıcaktır da kardeş gibi, can gibi. Optik lensleri hipnozuna zum yapmamışsa göz göze geldiğinde her sorunu çözer o insanlık. Ve aslında kolaydır da bu, daha az çaba ister yokuşa saban sürmekten.

Konuyu somutlaştırmadan bu ahenkle bitirmek isterdim ama derdin neydi diyecekler için robotlaşmayı seçenlerin serbest düşüşünden bir kaç misal şuracığa bırakayım;

Derdim; üçüncü kattan düşse paraşütü açılacak, hava yastığı açılacak, acil durumda roketleme sistemiyle yumuşak iniş yapacak şekilde paketlenmiş kargoyu teslim alırken müşterisinden “yetersiz paketlenmiş olan kargonun sorumluluğu göndericiye aittir” yazısına imza atmasını isteyen kargocu. O zaman sigortalayalım diyen müşteriye “sistemimizde böyle bir uygulama yok” diyen sistemin çakal çocuğu.

Derdim; antibiyotik kullanımında dünya şampiyonuyuz diyen sağlık bakanlığının, her seferinde üç yancısıyla birlikte antibiyotik yazan doktoru. Her seferinde, itinayla promosyonlu dörtlü seti pazarlayan sağlık temsilcisi.

Derdim; kaza yapıp anlaşamayan iki vatandaşın arasını insanca bulmak, onları kuralın adaletinde buluşturmak yerine görevden kaçınma yazılımlarına başvuran robokoplar.

Derdim; sistemin açıklarını müvekkilinin üzerine kapatmaktan çekinmeyen şeytanın avukatları. Ücreti peşin peşin tahsil edip savunma hizmeti yerine avunma hizmeti verenler.

Derdim; kağıt üstünde tüm görevlerini yerine getirip de müşterisinin evladını yetiştirmeyi unutan öğretmen. Müfredata göre yatan, kalkan, kahvaltı yapan, maaş alan.

Derdim; bir cümle daha az kuracak diye vatandaşı kapı kapı dolaştıran memur fosili. Puan sistemi askıda kaldığı için hâlâ koltuğunda oturabilen dinozor.

Derdim; kendi kurumsal şirketinde mesai arkadaşlarıyla yaptığı yazışmaya cevap alamadığı halde muhatabını o döngüye sokmaktan zevk alan kımıl zararlısı.

Derdim; KDV indirimi gelecek diye bayisine henüz göndermediği malın faturasını önden kesen kurumsal sapık. Notu da var; “ama siz müşterinize indirimli KDV'den keseceksiniz haaaa” diyor ve hemen sonrasında da yüzsüzlüğünde yumuşattığı tükürüğe “yarabbi şükür”.

Bunlar hep sistem. Bu sistem yavaş yavaş sana sızıyor, kodlarını işliyor. Kodunu oturtur, yerinden kalkamazsın bak. Şimdi sistem mi insan mı? Karar ver artık. AndroİT misin oğlum sen?