AndroİT misin oğlum sen?
Bugün her doktor sağlık
sistemi ile hastası arasında, her öğretmen eğitim sistemi ile
öğrencisi arasında, her avukat adalet sistemi ile müvekkili
arasında, her özel sektör çalışanı kurumsal sistem ile
müşterisi arasında, her memur devlet sistemi ile vatandaşı
arasında en yetkin bir karar merciidir ve insandan yana verilen her
karar hepimizi mutlu ederken sistemden yana verilen her karar
hepimizden alır, götürür o sistemi kuranların cebine bırakır.
Her birimizin her gün defalarca önümüze gelen seçim; en hafif
tabiriyle sisteme alet olmak, biraz daha ağır tabiriyle sistemin
bir parçası, en ağır tabiriyle sistemin adamı olmak veya insan
olmak arasındadır.
Yapay zeka yani robotlar
insanlaşacak mı diye tartışırken farkında olamadığımız
insanların daha önce robotlaşacağıdır. Robotlaşmışlardır
bile. Gerek yoktur artık robotların zahmet etmesine. Biz onlarla
onlarda buluşuruz. “Sistemimiz böyle” der işin içinden çıkar
artık insan. Ona yazmışlardır çünkü ne diyeceğini. Hatta ne
duyarsa duysun ne anlayacağını da yazmışlardır yatay zekasına.
Hiçbir iniş çıkış göremezsiniz o zekada. Çıldırsanız tepki
veremez, çok zorlarsanız error verir. Bayılsanız ayıltamaz, su
yerine şarj verir. Sisteme başvurur, sistemde cevabı olmayan
sorulara cevap veremez. Mümkünü yok size hak veremez. Hak veren
yazılımı yoktur, doğuştan mevcut kodlarını da nereye koduğunu
bilemez, arasa bulamaz. İnsanlığını sistemin vestiyerine asmış
öyle girmiştir iş yerine. İnsaniyet dedektöründe öten adaleti
sistemin muhafızlarına bırakmıştır çıkışta geri almak
üzere. İçerde insanın hükmü yoktur. Kendi de yoktur. Müşteri
vardır ve sistem vardır. Ve hep sistem kazanır. Hep sistemin
kazandığı bir masada işini yapana ise doktor, öğretmen, avukat,
memur tüccar, müşteri temsilcisi denmez, krupiye denir. Hiçbir
meslek icrasına ve icracısına bakılmaksızın, meslekliğiyle
kutsal değildir elbette ama hiçbir mesleğin çöküşü de bu
kadar derine olmamalıdır. Sistem kazandığında sadece müşteri
değil aradaki adam da kaybetmektedir kurtardığı gün dışında
herşeyini. Hastasını kaybetmektedir. Öğrencisini, müvekkilini,
vatandaşını, tedarikçisini, müşterisini kaybetmektedir. Yem
etmektedir sisteme.
Dur senin için biraz
yorulayım, elimden geleni ardıma koymayayım, en azından bir
dakika düşüneyim demediğinde gün çalmaktadır ondan, aylarını
soldurmakta, güneşini batırmakta, yıllarını heba etmektedir.
Oysa bizim insanımız pratik zekalıdır en klişesinden ve sıcaktır
da kardeş gibi, can gibi. Optik lensleri hipnozuna zum yapmamışsa
göz göze geldiğinde her sorunu çözer o insanlık. Ve aslında
kolaydır da bu, daha az çaba ister yokuşa saban sürmekten.
Konuyu somutlaştırmadan
bu ahenkle bitirmek isterdim ama derdin neydi diyecekler için
robotlaşmayı seçenlerin serbest düşüşünden bir kaç misal
şuracığa bırakayım;
Derdim; üçüncü kattan
düşse paraşütü açılacak, hava yastığı açılacak, acil
durumda roketleme sistemiyle yumuşak iniş yapacak şekilde
paketlenmiş kargoyu teslim alırken müşterisinden “yetersiz
paketlenmiş olan kargonun sorumluluğu göndericiye aittir”
yazısına imza atmasını isteyen kargocu. O zaman sigortalayalım
diyen müşteriye “sistemimizde böyle bir uygulama yok” diyen
sistemin çakal çocuğu.
Derdim; antibiyotik
kullanımında dünya şampiyonuyuz diyen sağlık bakanlığının,
her seferinde üç yancısıyla birlikte antibiyotik yazan doktoru.
Her seferinde, itinayla promosyonlu dörtlü seti pazarlayan sağlık
temsilcisi.
Derdim; kaza yapıp
anlaşamayan iki vatandaşın arasını insanca bulmak, onları
kuralın adaletinde buluşturmak yerine görevden kaçınma
yazılımlarına başvuran robokoplar.
Derdim; sistemin
açıklarını müvekkilinin üzerine kapatmaktan çekinmeyen
şeytanın avukatları. Ücreti peşin peşin tahsil edip savunma
hizmeti yerine avunma hizmeti verenler.
Derdim; kağıt üstünde
tüm görevlerini yerine getirip de müşterisinin evladını
yetiştirmeyi unutan öğretmen. Müfredata göre yatan, kalkan,
kahvaltı yapan, maaş alan.
Derdim; bir cümle daha
az kuracak diye vatandaşı kapı kapı dolaştıran memur fosili.
Puan sistemi askıda kaldığı için hâlâ
koltuğunda oturabilen dinozor.
Derdim; kendi kurumsal
şirketinde mesai arkadaşlarıyla yaptığı yazışmaya cevap
alamadığı halde muhatabını o döngüye sokmaktan zevk alan kımıl
zararlısı.
Derdim; KDV indirimi
gelecek diye bayisine henüz göndermediği malın faturasını önden
kesen kurumsal sapık. Notu da var; “ama siz müşterinize
indirimli KDV'den keseceksiniz haaaa” diyor ve hemen sonrasında da
yüzsüzlüğünde yumuşattığı tükürüğe “yarabbi şükür”.
Bunlar hep sistem. Bu
sistem yavaş yavaş sana sızıyor, kodlarını işliyor. Kodunu
oturtur, yerinden kalkamazsın bak. Şimdi sistem mi insan mı? Karar
ver artık. AndroİT misin oğlum sen?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder