18 Mart 2015 Çarşamba

EVLAT


Evlat,

Deden de senin gibi çocuktu o gün
Mevzide dört nala çarpıyordu kalbi
Ölecek kadar korkudan
Ta ki ilk kurşun sıkılana kadar
Sonra ruhu ezdi nefsini 
Çıktı şehadet tohumlarını ekmeye
Toprağın her karışına
Analar sulardı nasıl olsa

Deden de senin gibi bir çocuktu o gün
Çanakkale bir hançer Ege kın
Sallanır Anadolu'nun baldırına vura vura
El uzattı gafil, tuttu iki ağzı da keskin kılıcını askerin
Çekti hışımla kınından silahını kahraman neslin
Koparttı attı parmaklarını bir çırpıda namerdin
Düşman pişman, oysa neydi ki hevesi
Deden çocuktu ya kılıcı da tahtadan oyuncak olsa

Deden de senin gibi çocuktu o gün
Mermilerin bile birbirinden kaçamadığı o anda
Ölüme yakın olmanın huzurunda
Ne dert kaldı ne gurbet ne hasret ne tasa
Düşmanına bile minnet duydu şaşırma
Ne işin vardı buralarda çocuk dedi
Benim ruhum şimdiden olmuş şad
Ne yazar senin buradan kurtuluşun olsa

Deden de senin gibi çocuktu o gün
Son kez baktı gardaşına
Ben öldüm dedi başın sağolsun
Gardaşının kara gözleri doldu yaşla
Şu düşmanın dedi üzerimize yağdırdığı gaflet
Oldu mu bize Çanakkale rüzgarıyla rahmet
Haydi durma koşalım da nasiplenelim
Gün ağardı nasıl olsa

Deden de senin gibi çocuktu o gün
Bir Mustafa dedi diye ölmeden ölen
Bir Mustafa da ölmeyi emretti yine
Bilinir ki ölüm her terazide ağır yük
Vatan denince terazi değil mizan gerek 
Çocuk aklıyla ölmeye kalbi iman gerek
Düşünmeden atıldı ya yağan yağmura
Cenaze namazını kendi kılmıştı nasıl olsa

Deden de senin gibi çocuktu o gün
Ektiği şehadet tohumları çınar oldu bugün
Ne çorak, ne çok kuru toprak deme
Altındır o nurdan çınarların gölgesinde vatan 
Pusattır soyun sana geçen o kandan
Zırhtır şehadetle yücelmiş ruhun atandan
Toprağına sinmiş yattığı yerde misk kokan
Çanakkale yüz yıl esse de götüremez nasıl olsa