30 Ocak 2015 Cuma

DİNSİZ İMANSIZ İNATÇI

Kim bunlar?

Dinsiz; hükümdar var, hüküm yok.
İmansız; hükümdar yok.
İnatçı; hükümdar düşman!

Sözün özü bu. Vakti olup işi olmayana özü sulandıralım;



Neden dinsizin hakkından imansız gelir? Dinsiz kim, imansız kim?

Dinsiz; şeytan. İmanı var, inanmama, inkar etme şansı yok, rabbini gördü, biliyor, tanıyor. O'nu rabbi kovdu, rabbi cezalandırdı, rabbi mühlet verdi. O da rabbine söz verdi, "insanları saptıracağım" diye. O zaman imansız değil, olamaz. Ama amacı saptırmak, yani kural tanımaz. 

O zaman O'nun hakkından gelecek olan imansız kim? 

Ateist. Hükmünü yok sayacağı bir tanrısı dahi olmayan, yok sayıp sıyrılan. O imansız adamın Allah ile derdi, çatışması, savaşı yok. Çünkü ona göre Allah yok. Allah'ı yoksa şeytanı hiç olmaz. Şeytanı yoksa belki de ham, eksik bir adam o. Bu tip adamların genelde diğerlerinin inançlarına saygısı da olur, tahammülü de. Tartışmaya girmekten de geri dururlar. Çünkü onların başkalarının tanrısıyla da işi olmaz. Onların dertleri galiba kendileriyledir. 

Bir de Allah'ı alt etmeyi, bütün kurallarını çiğnemeyi, inatla onunla savaşmayı görev edinenler var. Bunlar kim? İmansız yani ateist değil. Çünkü onda bir inat olmaz. Karşısında kimse yok ki. Yaptıklarını birine inat olarak yapmaz, kendine menfaat olarak yapar. Demek ki Allah'ı reddetmeyen aksine O'nunla savaşanlar için üçüncü yeni bir tanıma ihtiyaç var; inatçı. Onlar dinsizden de imansızdan da beter, her ikisinin de hakkından gelecek olanlar. 

Şeytan birden masum kaldı. Öyle de zaten, o görevini yapıyor. Her birimizde bir parçası var ve onunla yaşıyoruz. Kanser gibi mesela. Mücadele etmezsek bir gün ortaya çıkıp hayatımızı mahvedecek bir kanser. Her daim tedbir ve mücadele gerektiren habis bir dert. Derdimiz onu ehlileştirmek. Ama ya onun fıtratına fıtrat, görevine ek hizmetler ekleyenler, şeytandan çok şeytancı olanlar, inadına yaşayanlar...

İnadına yaşayanlar...
Yaşayanlar...
Şimdilik ! 

Onların hakkından kim gelecek? Müntakim! İntikam alanların en hayırlısı. 

Bu isim sana öğretildi. 



13 Ocak 2015 Salı

KARALAMA KİTABI

Karalama kitabı mı olur, karalama defteri olur. Boyama kitabı olsa, o olur. Ama karalama kitabı olmaz. Ne yapacağız ki onunla, bizim için hazırlanmış yerleri mi karalayacağız? Evet, karalarız. En iyi yaptığımız şey bu değil mi? O zaman karalama kitabı oluyormuş demekki. 

Olur zaten. Söyleyeninin kim olduğuna bakmadan, haber getirenin fasıklığını sorgulamadan, ortaya atılmış her lafı duyar, dinler, üzerine konuşursan ne farkın kalıyor fütursuzca kalemi bir o yana bir bu yana sallayandan. Onun amacı ortaya birşey koymak değil ki, o ihtimali ortadan kaldırmak. Sen hiç gördün mü karalanmış sayfaya resim yapmaya, yazı yazmaya çalışanı. O sayfa artık işe yaramaz. O sayfanın değeri bilinmemiş, geleceği karartılmış demektir. 

Yıllarca "oruçluyken sakız çiğnenir mi, iftar rakıyla açılır mı" gibi sorular soruldu, cevaplandı. O süreç tamamlandı şimdi bir üst seviye yozlaştırmaları dinliyoruz; "islamda terör var mı, 6 yaşındaki kız evlendirilir mi, kardan adam yapmak günah mı". E be adam, bir tek cevabı var bütün bu soruların; bu soruları sormak günahtır. Alimi buldun, karşısına çıktın da bunu mu soruyorsun? Sorunda samimiysen bunu babana sor, teyzene sor, sokaktaki amcaya sor, komşuna sor, camideki imama sor. Cevabını alırsın. Samimi değilsen sokaktaki çocuğa sor, yine cevabını alırsın. Sor sorabiliyorsan! Soramazsın, utanırsın. Cevabı bildiğin için, böyle saçma soru olmayacağı için utanırsın. 

Ama gel gelelim, her yerde konuşur, paylaşır, üzerinden islamı zedelemeye uğraşırsın. Uğraşma zedeleyemezsin. Senin gibisini ilk defa mı gördü bu alem? Bin yıldır ilk sen mi sordun bu soruları? O misyonu üstlenenler her daim oldu, her zaman da olacak. Mesele onlardan olmamak. Senin dininde terör var mı, bunu etrafındaki herkes bilir. Dostun da bilir, düşmanın da bilir. Bir alime ihtiyacın yok. Ne bu soruya istediğin gibi bir cevap bulabilirsin, ne de o cevabı bulsan yanına yandaş bulabilirsin. O yüzden, karalama kitabı. Hiç boşuna karalama kitabı !