5 Ocak 2017 Perşembe

APTAL REDDEDİŞLER



Dünyanın her hali tam da senin öz halinle at başı gidiyor. Senin içindeki her çelişki, ailene, cemaatine, muhitine, şehrine ve ülkene sirayet ediyor. Her kavga, her selamlaşma, her niyet, art niyet, hüsnü zan, sui zan... İnsanların birbirine tahammül edemeyişinden şikayet ederken, o gün içinde kaç kişiye tahammül edemediğinin farkında olamıyorsun. "Kimse kimseye yol vermiyor" dediğinde sadece sana verilmeyen yolların farkındasın. Oysa az önce bir yaya geçidinde bekleyen yayacıkları görmedin bile. Gülümserken, kızarken, bakarken, söylerken, dinlerken duyu ötesi bombalar saçıyorsun etrafa, hissetmiyoruz ama parçacıkları birikiyor ruhlarımızda. Sonra o birikintidendir ki islam dünyası neden birlik olamıyor dendiğinde cevap vermeye gerek görmeyecek kadar şaşırmıyoruz. Öyledir o iş. Olamazlar. Oysa bugün kalbine bir adım attır ki senden aleme yayılsın amelin. Mezhebin olsun ama mezhepçi olma. Tarikatin olsun ama tarikatçi olma. Cemaatin olsun ama cemaatçi olma. Irkın olsun ama ırkçı olma. Çünkü eğer oluyorsan anla ki seni onlar var ediyor. Onlar seni “var” ediyor. Halbuki dert yok olmak, hiç olmak değil miydi? Seferde oluş, yolcu oluş değil miydi? Yolda yok olacaktın, yolu var ettin, üstünde kendini var ettin. Herkesi yolsuz ettin. Reddedişin kötü. Senden başkasını tanımayışın, yolunu yol saymayışın kötü. En kötüsü hem de. İlk günah; kibir. Zan sonra. Hep zannediş, hep aldanış. Tarikat ehli adamda şu bakışı ara; “maşallah siz de yoldasınız, ne güzeldir O'na giden her yol, Allah mübarek etsin, kolaylaştırsın, kuvvet versin, dirayet versin”. Cemaat ehlinden şunu duy; “Allah için burada toplandık, O'nu andık, haydi şimdi yeryüzüne dağılalım da nefsimizi burada tuttuğumuz gibi zapturabt altında tutmaya gayret edelim. Burada birbirimize güvendik, birbirimizden çekindik ama insan içine karışınca Allah'tan başkasına güvenmeyelim ve O'ndan başkasından çekinip riyaya düşmeyelim”. Mezhep ehlinin derdiyse yiğidin yoğurt yiyişi gibi olsun. Nasıl yerse öyle doysun. Başkası aç kalsın isteyip müslümanım da demesin, herkesi ben doyuracağım varlığına düşüp kendinden sorulmayacak olanı da yüklenmesin. Irkınla da övün, gurur duy ama bu seni aptal bir reddedişe sürüklemesin. Allah kimi nasıl yarattıysa güzel yaratmamış mı? İstemekle istememeyi kendi uhdesine saklamamış mı? Seni isteyen de diğerini istemeyen de o değil mi? Kâl ile halinden nefsine pay çıkartmaktansa, hâl ile uğradığın lütfa şükretmeyi öğütlememiş mi? Nefsimizin maruz kaldığı bu nifaktan ve kendimizden emin oluşumuz gafletinden, yine kendi azmedişimizle temizlendikten sonra bakalım görelim islam dünyası nasıl birlik oluyor, nasıl tevhide geliyor, nasıl kucaklaşıyor. Artık bunu başkasından beklemeyelim. Bunu bizden, herbirimiz kendimizden ısmarlayalım da siparişimizin peşine düşelim. Bugün karambole dönmüş bu kavgada ayakta kalışımızın yegâne sebebi Saddam'ın Kürtleri, Esed'in sunnileri katlettiği gibi hiçkimseyi katletmeyişimiz, zalimin karşısına dikilip, mazlumu kucaklayışımızdır. Aleme düzen getirirken yıkmayışımız, ihya edişimizdir. Adaletimiz, merhametimizdir. Kendi çıkarlarımız için başkalarının felaketini mübah görmeyişimizdir. Bir yolumuz vardır; yolu hak olanların öbek öbek, damar damar akıp birleşeceği ve maskeli, maskesiz tüm zalimlerin her tavrından azade bu yürüyüşümüz; Aliya'nın dediği gibi çokça düşünülmüş gayet planlı bir ameldir. İmanını niyete, niyetini küçük büyük demeyip şimdi ve en güzel şekilde bir amele dönüştürenlere selam, gazamız mübarek ola...