ÇAĞDAŞ BATI DÜŞÜNCESİNDEN (1997)
Gabriel Marcel'den
Filozof uyanık durmalı, harpten önce harbi gerektirecek şartlarla savaşmalı, bir grup insanı öbür grup insanın karşısına koyan "propaganda"yla mücadele etmelidir. Hatta bu bir paradoks gibi görünse de sulh propagandası ile bile... Çünkü: tarih göstermiştir, çok defa bu nevi sulh propagandaları , şuursuz bir şekilde, aksi propagandanın maskesidir, oyuncağıdır ve onun hesabına işler.
Martin Heidegger hakkında
Michel Palmier Heidegger hakkında şöyle diyor; "Hiç bir doktrin getirmek niyetinde olmadığını, <sadece kuru samanları yakmak> amacında olduğunu söyledi. Bir doktrin getirmemekle beraber, dünyaya bakışımızın değişmesinde büyük katkısı oldu kuşkusuz." Bu ifade Şems-i Tebrizi'nin yeniden imar için her şeyi yıkma misyonunu hatırlatıyor.
Michel Palmier Heidegger hakkında şöyle diyor; "Hiç bir doktrin getirmek niyetinde olmadığını, <sadece kuru samanları yakmak> amacında olduğunu söyledi. Bir doktrin getirmemekle beraber, dünyaya bakışımızın değişmesinde büyük katkısı oldu kuşkusuz." Bu ifade Şems-i Tebrizi'nin yeniden imar için her şeyi yıkma misyonunu hatırlatıyor.
Heidegger'i çağın en büyük filozofu olarak tanımlayan Jean Lacroix, onun sorulara yeni çözümler getiren değil, yeni ve ebedi sorulan soran biri olduğunu söylüyor. Lacroix'e göre Heidegger'in derdi modern çağın insanı uzak tuttuğu hakikat sorunudur. Hakikat sorusuna yönelmeyişi uyku , unutuş ve düşüş olarak tanımlıyor. Bizde ise bunun net ve tek bir karşılığı var; gaflet...
Jean Guitton'un Heidegger'den duyduğu son söz enteresan; "çok defa kullandığım angst kelimesi fransızcaya angoisse (sıkıntı, bunaltı) olarak çevrildi. Pek doğru bir çeviri değil bu. Kasteddiğim anlam kendinden yoksunluktur. Sartre'ın yoksama (nihil) anlamında kullandığı hiç (neant) kelimesi de tam tersi bir anlamdadır. "Angst"a en iyi karşılık, olsa olsa, budizmdeki zen kavramı olabilir."
Andre Malraux'un büyük sözü
Düşüncemiz sizinki gibi bir bilginin sonucu değil, bir bilginin hazırlığı, sarıp sarmalanışıdır, mahfazasıdır. Siz hissettiğinizi analiz edersiniz, biz duymak için düşünürüz.
Düşüncemiz sizinki gibi bir bilginin sonucu değil, bir bilginin hazırlığı, sarıp sarmalanışıdır, mahfazasıdır. Siz hissettiğinizi analiz edersiniz, biz duymak için düşünürüz.
Bu düşünme, düşünce tanımı tefekkürün tam karşılığı.
İSLAMIN DİRİLİŞİ (1966-1967)
O dönemlerde komünizm etkisindeki Avrupa ve bununla mücadele içindeki Amerika'yı kapsayan batı medeniyetinin çıkmazına karşılık gelişecek anti-tez ihtimallerini değerlendiren yazar öncelikle Çin ve Afrika potansiyelleri üzerinde duruyor. Afrikanın bilinçaltındaki boşluk, Çin'in ise medeniyet olduğu dönemlerin üzerinden çok uzun zaman geçmesi nedenleriyle yeni bir tez ortaya koyamayacakları, aynı anda da islam medeniyetinin bu coğrafyalara uzanmaya başlaması doğacak anti-tezin ancak islam medeniyeti olabileceğini gösteriyor. İslam, Avrupa ve Amerika'ya da nüfuz edebilen tek tez olması özelliği ile de yükseliyor.
Bugün batı tezi komünizmden kapitalizme dönmüş olsa da yaşanan çıkmaz ve açmazlar aynıdır. O günden önü alınmaya çalışılan anti-tez islamın ise yükselişi sürmektedir. Buradaki yükseliş islam toplumlarının değil islam anlayışının yükselişi olarak anlaşılmalıdır. Aslında bu anti-teze batı da ihtiyaç duymaktadır. Bu ihtiyaç batı medeniyeti ile doğu, Asya ve Afrika'yı çatışmaksızın bütünleyebilme ihtiyacıdır. İslamın tüm bu coğrafyalarla geçişkenlik sağlamış Anadolu merkezli yapısı birleştirici, bütünleyici, bağ kurucu tek yapı olmasını sağlıyor.
Bugüne ışık tutan öngörüsü;
Yazarın bu diriliş için ortaya koyduğu ve bir önceki sonlandırılmaksızın aşılması gereken aşamalar, düşüncede, inanışta, sanat ve edebiyatta, davranışta diriliş olarak sıralanıyor. 50 yılı aşkın süre geçmiş olmasına rağmen düşünce ve inanışta aksiyon alamamış olmamız batı medeniyeti etkisinde yetişme tarzımızdan kaynaklanıyor. Kültür emperyalizmine maruz kalan, batıya adapte olmuş, batılılardan çok kendi kültürüne direnmekte, onunla savaşmakta olan gençlerimiz tarafından islam modeli bir alternatif olarak dahi göz önüne alınmamaktadır. Alternatifleri zevklerine, zekalarına, yetişme tarzlarına, mizaçlarına göre Alman, Rus, Fransız, İngiliz, Amerikan ideolojileri, rol modelleridir. Bu narsist, aşağılık duygusundan beslenen, batı romantizminin etkisiyle süregelmiştir. Bütün bu modellere karşı tek anti-tez olan islamın bu gençlerce desteklenmemesi için, muhalefet enerjilerini kendi toplumları içinde kendi toplumlarına karşı harcamalarını sağlayacak suni sorunlar yaratılmıştır. Düşüncede ve ardından inanışta diriliş bu kısır döngü içerisinden çıkarak kendi medeniyet anlayışını ortaya koymak için atılması gereken ilk ancak en büyük adımdır.
O dönemlerde komünizm etkisindeki Avrupa ve bununla mücadele içindeki Amerika'yı kapsayan batı medeniyetinin çıkmazına karşılık gelişecek anti-tez ihtimallerini değerlendiren yazar öncelikle Çin ve Afrika potansiyelleri üzerinde duruyor. Afrikanın bilinçaltındaki boşluk, Çin'in ise medeniyet olduğu dönemlerin üzerinden çok uzun zaman geçmesi nedenleriyle yeni bir tez ortaya koyamayacakları, aynı anda da islam medeniyetinin bu coğrafyalara uzanmaya başlaması doğacak anti-tezin ancak islam medeniyeti olabileceğini gösteriyor. İslam, Avrupa ve Amerika'ya da nüfuz edebilen tek tez olması özelliği ile de yükseliyor.
Bugün batı tezi komünizmden kapitalizme dönmüş olsa da yaşanan çıkmaz ve açmazlar aynıdır. O günden önü alınmaya çalışılan anti-tez islamın ise yükselişi sürmektedir. Buradaki yükseliş islam toplumlarının değil islam anlayışının yükselişi olarak anlaşılmalıdır. Aslında bu anti-teze batı da ihtiyaç duymaktadır. Bu ihtiyaç batı medeniyeti ile doğu, Asya ve Afrika'yı çatışmaksızın bütünleyebilme ihtiyacıdır. İslamın tüm bu coğrafyalarla geçişkenlik sağlamış Anadolu merkezli yapısı birleştirici, bütünleyici, bağ kurucu tek yapı olmasını sağlıyor.
Bugüne ışık tutan öngörüsü;
Yazarın bu diriliş için ortaya koyduğu ve bir önceki sonlandırılmaksızın aşılması gereken aşamalar, düşüncede, inanışta, sanat ve edebiyatta, davranışta diriliş olarak sıralanıyor. 50 yılı aşkın süre geçmiş olmasına rağmen düşünce ve inanışta aksiyon alamamış olmamız batı medeniyeti etkisinde yetişme tarzımızdan kaynaklanıyor. Kültür emperyalizmine maruz kalan, batıya adapte olmuş, batılılardan çok kendi kültürüne direnmekte, onunla savaşmakta olan gençlerimiz tarafından islam modeli bir alternatif olarak dahi göz önüne alınmamaktadır. Alternatifleri zevklerine, zekalarına, yetişme tarzlarına, mizaçlarına göre Alman, Rus, Fransız, İngiliz, Amerikan ideolojileri, rol modelleridir. Bu narsist, aşağılık duygusundan beslenen, batı romantizminin etkisiyle süregelmiştir. Bütün bu modellere karşı tek anti-tez olan islamın bu gençlerce desteklenmemesi için, muhalefet enerjilerini kendi toplumları içinde kendi toplumlarına karşı harcamalarını sağlayacak suni sorunlar yaratılmıştır. Düşüncede ve ardından inanışta diriliş bu kısır döngü içerisinden çıkarak kendi medeniyet anlayışını ortaya koymak için atılması gereken ilk ancak en büyük adımdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder