Gelecekçilerin kabul
görmüş bir öngörüsüne göre yakın zamanda yabancı dil bilmek
önemini yitirecek. Çünkü yüksek doğrulukla anlık çeviri
yapabilen cihazların piyasaya çıkması an meselesi. Üstelik bir
dil için de değil, tüm diller için. "Bir lisan bir insan"
noktasından "bir cihaz bin bir insan" noktasına
ilerliyoruz. Ancak biz bu öngörüyü gözardı ederek
çocuklarımızın eğitiminde yabancı dile ağırlık vermeye devam
ediyoruz. Eğitim müfredatında işlevsel bir yabancı dilin yer
alması elbette doğru ve gerekli ancak ağırlığının diğer
temel bilimleri ve genel kültürü geride bırakacak şekilde
artırılması o kadar doğru değil. Yabancı dil gereksinimi
teknolojik imkanlarla karşılanabilir hale geldiğinde diğer
yeterlilik ve yetenekleri açısından eksik kalacak gençler
yetiştiriyor olabilir miyiz?
Diğer bir önemli soru
ise; bu teknolojik tercümanlar devreye girdiğinde, bizi
anlamayacakları bir dil kullanmaya doğru mu gidiyoruz. George
Orwell'ın 1984'ünde bahsettiği gibi, yıldan yıla bazı
kelimelerin yasaklanarak yok edildiği bir "yenisöylem"
sözlüğü mü üretiyoruz? Ya da üretilen bu kısır yenisöylemin
memnuniyetle kullanıcısı mı oluyoruz? Derinliği ve genişliği
olan dilimizin kelimelerinden vazgeçip sığ bir dile tenezzül
ettikçe belli düşüncelerin içerisine sıkışmayı umarsızca
kabul ediyoruz. Düşünme yetimizi kısıtlıyor, gelişmeyi değil
gelişenleri takip etmeyi hedefliyoruz.
Yabancı kültürlere
dair eserleri takip etme, onları tanıma, farklarımızı tespit
etme ve değerlendirme, üstünlüklerinden faydalanıp
üstünlüklerimizi aktarma eylemlerini de içeren daha kapsamlı bir
iletişim şeklini yabancı dili konuşmaya tercih etmemiz gereken
bir döneme doğru gidiyoruz. Türkçe'mizi yabancı bir dile
dönüştürmeden önce bir daha düşünelim. Çocuklarımızı
doğru ve etkin dille yazılmış kitaplara yönlendirerek bilgi,
tecrübe, duygu, düşünce ve dil dağarcıklarının genişlemesine
yardımcı olalım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder